VUCA
bir akronim (Volatile, Uncertain, Complex, Ambigious) ve yaşadığımız çağdaki
dalgalı, belirsiz, karmaşık ve muğlak dünyanın yaşamımızda yarattığı zorlukları
kapsıyor. Bunlar karşısında mutluluğumuzu sürdürme ve dayanıklılık (resilience)
becerileri ise hepimiz için yeni dünyada ayakta kalabilmenin yöntemi olarak
karşımıza çıkıyor. Pozitif Psikoloji alanındaki araştırmalar
arttıkça mutluluğu yaratan etmenler daha net görülebilir olmaya başladı.
Bakalım bu listeden kendiniz için hangi uygulamaları seçeceksiniz.
Mutluluklarınızı
yazın: VUCA çağının
getirdiği zorluklar stres seviyemizi arttırıyor ve bununla başedemediğimizde kötü
hissediyoruz. Shelley Gable ve Jonathan Haidt’in yaptığı araştımaya göre
aslında yaşadığımız pozitif deneyimler negatiflerden 3 kat fazla ancak
beynimizin eğilimi iyi anıları unutup kötülere odaklanmak yönünde. Beynimize
format atacak yeni alışkanlıklar kazanabiliriz. California
Üniversitesi, Riverside psikoloji profesörlerinden Sonja Lyubomirsky haftada bir
kez memnun olduğunuz 5 şeyi yazmayı, mutluluk arttırıcı bir uygulama olarak
öneriyor. Benzer bir uygulama da her akşam uykuya yatmadan önce o gün şükran ya
da mutluluk duyduğunuz 3 şeyi yazmaktır. North Carolina Chapel Hill
Üniversitesi’nden psikolog Barbara Fredrickson, optimum pozitif-negatif duygu
oranının 3’e 1 olduğunu belirtiyor. Negatif duygular hareket kabiliyetimizi
kısıtlarken, olumlu duygular bizi rahatlatıyor, harekete geçmemizi, daha esnek
ve yaratıcı düşünmemizi sağlıyor. VUCA dünyasında yaşadığınız problemlere inovatif
çözümler bulmanın yolu daha mutlu
hissetmekten geçiyor.
Destekleyici tutum sergileyin:
UC Riverside’dan Sonja Lyubomirsky’ye göre büyük
ya da küçük, tanıdığa ya da yabancıya, düşünceli hareketler yapmak insana mutluluk
veriyor. Üstelik başkalarına yardım etmenin, sizin iyi hissetmeniz üzerindeki etkisi
uzun süre devam ediyor. Eleştirildiğimiz veya korktuğumuz zamanlarda vücudumuz
kortizol salgılar. Bu hormon beynin sağlıklı düşünmesini engelleyip daha
reaktif davranmamıza sebep olur ve etkisi 26 saate kadar sürebilir. Pozitif
diyaloglar ise oksitosin hormonu salgılatır. Bu da başkalarıyla işbirliği
içinde olmamızı ve güven duymamızı sağlar.
İyimser
yönünüzü artırın: “Spontaneous
Optimism” kitabının yazarlarından psikolog Maryann Troiani iyimserliğin öğrenilebilecek
bir beceri olduğunu söylüyor. Bu konudaki bir diğer kitap ise Martin
Seligman’ın yazdığı “Learned Optimism.” Troiani’nin araştırmalarına göre iyimserlik
duygumuzu geliştirecek 3 şey belirlendi. Birincisi, vücudunuzu dik tutarak
duygularınızdan önce bedeninizi düzeltip başınız yukarıda, omuzlarınız geride
hızlı ve büyük adımlarla yürümek. Troiani karamsar insanlar küçük adımlarla başları
önde yavaşça yürürler diyor. İkincisi, ses tonunuzu neşeli ve enerji dolu
olacak şekilde değiştirmek. Üçüncüsü, problem yerine mücadele, kayıp yerine
fırsat gibi pozitif kelimeler kullanmak.
Mutluluğu
gözünüzde canlandırın: Bizler geçmişi gözümüzde canlandırıp hatırlayarak
zihinsel durumlar yaratabilen özel yaratıklarız. Bu çok değerli bir araçtır. Hayatınızda olmasını istediğiniz şeyleri hayal
etmek ve gözünüzde canlandırmak size o şeyi başarabileceğinizi düşündürür. Maryann
Troiani ”Eğer gözleriniz kapalı olarak gözünüzde canlandırırsanız zihin onun
gerçek mi, değil mi olduğunu bilemez.” diyor. VUCA dünyasının getirdiği
belirsizliklere karşı başarılı sonuçları zihninizde canlandırın. Böylece özgüveniniz
artacak; gelişen zihinsel çevikliğiniz size o hedefi yakalatacak itici gücü ve
cesareti sağlayacaktır.
Güçlü
yönlerinizi kullanın:
Tabi önce bizim doğal parçamız olan güçlü yönlerimizin neler olduğunu farketmek
gerekiyor. Çeşitli envanterlerden yararlanmak bu konudaki farkındalığınızı
artıracaktır. Önerim: http://www.viacharacter.org/www/Character-Strengths-Survey
Araştırmalar bazı güçlerin
diğerlerine oranla mutlulukla daha fazla bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Bunlar: Yaşam coşkusu, umut, şükran, merak ve sevgi. Performans için uzun
yıllar zayıf yönlerimizi geliştirmek üzerinde duruldu. Oysa araştırmaların
vurguladığı güçlü yönlerini bilen ve bunların kaldıraç etkisinden yararlanan
kişilerin daha başarılı olduğu. Gallup’un yaptığı araştırmalara göre güçlü
yönlerini iş ortamında her gün kullanma fırsatı bulan çalışanların diğerlerine
kıyasla bağlılık oranları 6 kat daha fazla. Ekiplerinin güçlü yönlerine
odaklanan liderler yarattıkları pozitif iklimle zor zamanlarda başarıyı
yakalıyorlar. İnsan Kaynakları profesyonelleri olarak kurumlarınızın Performans
Yönetim Sistemleri içine güçlü yön odaklılığını mutlaka katın.
Özşefkat geliştirin: Rekabet koşulları hepimizi
daimi bir yarışın içinde hissettiriyor ve başarısız olduğumuzda kendimizi
acımasızca eleştiriyoruz. Jon Kabat-Zinn tarafından iş
dünyasına sokulan mindfulness tekniklerini kullanmak sizi rahatlatacaktır. Başka bir
panzehir ise University of Texas profesörü Kristin Neff’in önerdiği
özşefkat uygulamaları. Kendimize şefkatli davrandığımızda yargılamak yerine
değer vermeye başlıyor; böylelikle daha özgüvenli hissederek zorluklarla
başedebilme cesaretini buluyoruz.
Hadi bakalım, şimdi
top sizde. Bu önerilerden hangilerini hayatınıza sokarak zorluklar karşısında
daha dayanıklı durabilmeyi ve mutluluk seviyenizi artırmayı seçiyorsunuz?
Mutlu günler
dilerim.
Demet Uyar