Yaratıcılığı sadece teşvik etmek yetmiyor, yaratıcı süreci de başarıyla yönetmek de gerekiyor. Bu anlamda kurumlar bu ortamı sağlamak için önce niyetli ve kararlı olmalı sonrada çaba harcamalı. Yani ilk koşul niyet, ikinci koşulsa emek. İster yönetici ister yeni başlamış bir elemen olalım, "yaratıcılık becerisi geliştirebilir" inancıyla başlamamız gerekiyor çünkü bu inanç kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet.
Yaratıcılığını keşfeden bireylerin üretkenliği, kendilerine güvenlerinin artması, kurumların hedeflerine ulaşmalarında ne kadar önemli olduğu düşünülürse bunu teşvik eden şirketlerde kurumsal sadakat, işi sahiplenme duygusu ve iş tatmini artacak, ve bu pozitif etkileşim daha düşük maliyetle daha mutlu ve verimli bireylerin çalıştığı karlı kurumlar yaratacaktır.
Bu noktada sorun "bu ortamı sağlamak için nereden başlamalı ve süreci nasıl yönetmeliyiz" halini alıyor.
Yaratıcılık uygun iklim ister.
Sorgulamanın özgür olduğu, kişisel fikirlerin açıkca ifade edilebildiği ortamlar yaratılmalıdır. Bu yaklaşım şirket kültürü içinde yaratıcılığı kısıtlayan ögelerin tespit edilmesine faydalı olacak, alışılagelmiş düşünce kalıplarının yıkılmasına fırsat verecektir. Bu ortamlar alternatif çözümlere imkan verecek, kişisel endişeleri yıkacak ve "Yanlış bir şey mi söylerim?" düşüncesiyle ortaya çıkamayan fikirlere destek olacaktır.
Yeni fikirlerin ödüllendirildiği sistemler oluşturulmalıdır. Çalışanlardan farklı düşünmelerinin beklendiğinin somut bir göstergesi olması ve bunun onlara geri dönmesi açısından önemli olacaktır. Yeni fikirler, o an için uygulanabilirliği olmasa dahi, başka yeniliklere ilham kaynağı olabileceği düşüncesiyle takdir edilmelidir. Bu yaklaşım hem kişisel korkuların yenilmesine hemde komfor alanlarının kırılmasına sebep olacaktır. Ayrıca önemli bir geribildirim aracı olacaktır.
Performans kriterlerinde yaratıcılık becerisi somut bir biçimde değerlendirilmelidir. Günün sonunda hepimiz kendimize ve çevremize bir fayda sağlamak güdüsüyle hareket ederiz. Ortaya koyduğumuz değişik bakış açılarının bize olumlu bir şekilde yansıdığını görmek, bu yöndeki çabalarımızın takdir gördüğünü farketmek önemli bir motivasyon kaynağı olacaktır. Yaratıcılığın kalıcı olması için insan kaynakları uygulamalarına dahil edilmelidir. "Yaratıcılığa önem veriyoruz" derken uygulamaya yansıtılmaması hem yönetime karşı güveni sarsacak hemde yaratıcığın kurum kültürüne nüfus etmesine engel olacaktır.
Çalışanlara insiyatif verilmelidir. Cesareti, özgüveni ve işin sahiplenilmesini artıracak olan bu yaklaşım, sorumluluk duygusuyla tetiklenen yaratıcılığın ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır. Çalışanlar dahil edildikleri çözümleri bloke etmek istemeyeceklerdir.
Çalışanların önerilerine değer verildiği hisssettirilmelidir. Böyle bir uygulama kişisel iş tatminin artması, çalışanın şirket hedeflerinin önemli bir parçası olduğunun yansıtılması, fikirlerini paylaşma cesaretinin artırılması, kritik edilme korkusunun yenilmesi açısından önemlidir. O günün şartlarında uygulanabilir olmasa dahi nedeni açıklanmalıdır. Bütün öneriler değerlendirilmeli ve geri bildirimlerle çalışana yansıtılmalıdır.
Eğlenceye vakit ayrılmalıdır. Daha öncede bahsettiğimiz mizah ve eğlence çalışanları motive edecek, birbirlerine yakınlaştıracak, pozitif iklimin oluşmasını sağlayacaktır. Birlikte gülebilen insanlar, birlikte daha yaratıcı çözümler getirebileceklerdir.
Yaratıcılığı geliştiren eğitimlere ve tekniklere yer verilmelidir. Beyin fırtılamasından, altı düşünce şapkasına, NLP (Neuro Linguistic Programming) teknikleri, zihin haritalamasına, yatay düşünmeye, hayal kurmaya, rastgele düşünmeye kadar yaratıcılığı geliştiren otuz farklı teknikten söz etmek mümkün. Profesyonel eğitimlerle destekleyerek bunlardan yapılan işe, kurumun hedeflerine uygun olanları seçilip, bilinçli bir şekilde uygulanmalıdır. Bu sadece faydalı bir alıştırma olmayacak, aynı zamanda eğlenceli bir süreç olacatır.
Şirketler kültürlerini sorgulamalıdır. Kurum kültürleri yıllar boyunca doğru sonuçlar doğurduğuna inanılan uygulamaların birikimi olarak açıklanabilir. Ancak geçmişte istenen sonuçları veren bu uygulamaların bugün hedeflerimize uygun olmadığı pek sorgulanmaz. Kurumun alışkanlıklarının çalışanların gelişimine imkan verilip verilmediği, motivasyonu ve verimliliği artırıp artırılmadığı incelenmelidir. Yapının daha yatay ve demokratik olduğu kurumlarda yaratıcılığında yüksek olduğu gözlemlenmektedir.
Müşteri beklentilerine duyarlı olunmalıdır. Tüketicilerimiz en önemli yaratıcı kaynaklarımız olarak algılanmalı, şikayetlerinin, memnuniyetlerinin bize ulaşabilmesi için iletişim kanallar yaratılmalı, tüketiciye ulaşmanın yeni yollarını bulunmalıdır. Bu kanallarla gelecek fikirler değerlendirilmelidir.
Birbiriyle ilgili veya ilgisiz departmanlardan çalışanlar belirlenen konularla biraraya getirilmeli, Think-Tank ekipleri oluşturulmalıdır. Konunun içindeki uzman kişilerle dışındaki objektif bakışların sentez oluşturmasına imkan tanınmalıdır. Sosyalleşmeye de fırsat vereck bu uygulamalar, değişik birimlerin birbirlerinin sorunlarına sahip çıkmalarına ve farklı birikimlerle alışagelmişin dışında çözimler üretmelerine meydan verecektir.
Teknolojiye yatırım yapılmalıdır. Günümüzde teknolojinin imkanları yaratıcılığımız sınırlarını zorlamamızda önemli bir araçtır. Bilgiye ulaşmakla birlikte, bilgiyi stoklamakda, sınıflandırmakta ve manipule ederek yeniyi yaratmakdaki katma değeri yansınmayacak ölçüdedir. Kurumlarımıza bu katma değeri taşıyacak olan da, teknolojiyi takip eden , uygulayan, teknoloji dostu çalışanlar olacaktır. Angaryaların teknoloji ile minumıma indirilmesi yaratıcı fikirlere ve çözümlere ayırılacak zamanı artıracaktır.
Tek başımıza bu bilinci yaratmak ve uygulamak kolay bir iş olmayacaktır, mutlaka. Ancak en küçük etki alanımızdan başlamak, israrcı olmak bilincin zamanla daha geniş çemberlere yayılmasını sağlayacaktır. Önce biz bireysel olarak kendimize bu katkıyı sağladığımızda "yaratıcılık" ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkacak bir beceri değil, bir "alışkanlık" olacaktır.
Jackson Brown, Babanın Akıl Kitabı adlı eserinde de söylediği gibi, akan su ve kaya karşı karşıya geldiğinde kazanan su olacaktır. Kuvvetinden değil, istikrarından dolayı.
Şirketlerimizin değerler zincirini değiştirmek çok zor gelebilir ancak başarılı örneklere çok uzun süre karşı koyamayacaktır. Kurumlarımızı teşvik edelim. Stratejiler yaratıp, uygulamaya koyulmasına teşvik edelim.
Yaratıcılık özümüzde var. Onu arayip çıkaralım. Çevremizin de kendi becerilerini keşfetmelerine aracı olalım. Değişimin kurbanı değil, aracı ve tetikçisi olalım. Etrafımızdaki zenginliklerden istifade edelim. Böylece hayattan daha fazla keyif alalım. Yaratıcılık kendimizi ve kurumumuzun bilinçaltını ortaya çıkararak, rekabet avantajımızı artıran ucu açık keyifli bir yolculuk. Deneyelim bakalım, hangi limanlarda soluklanacağız.
"Fark" ı yaratan güç içimizde. Yeterki izin verelim.
Demet Uyar
|